Yalçın, ADEM Akademi’nin Konuğu Oldu
22 Ekim 2024, Salı
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Genç Memur-Sen’in düzenlediği Akademik Düşünce Eğitim Medeniyet Topluluğu (ADEM) Akademi’nin eğitim kategorisinin konuğu oldu. Programda, Türkiye’nin geçmişten günümüze eğitim serüvenini ve problemlerini ele alan Yalçın, “Eğitim, Endoktrinasyon ve Toplum Mühendisliği” başlığı altında bir konuşma gerçekleştirdi.
Akademiye katılan gençlere hitap eden Yalçın, konuşmasının başında eğitim sistemine dair yapılan çeşitli tanımlara yer vererek, “Bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı, teknolojinin hayatın her alanını dönüştürdüğü bu çağda, gençlerimizin kendilerini sürekli geliştirmeleri, nitelikli bireyler olarak topluma katkı sunmaları her zamankinden daha önemli. Bilinçli, sorgulayan ve çözüm üreten bir gençlik, ülkemizin yarınlarının en büyük güvencesidir. Türkiye’nin geleceği gençlerimizin omuzlarında daha da yükselecek. Kendilerini sürekli geliştiren, yeniliklere açık olan, eleştirel düşünebilen ve çözüm üreten bir gençlik, ülkemizin en önemli gücüdür. Bilgi çağının getirdiği fırsatları en iyi şekilde değerlendiren ve kendilerini bu alanda donatan gençlerimiz, gelecekte Türkiye’nin eğitimde ve bilimde öncü ülkelerden biri olmasını sağlayacaklar” dedi.
Yalçın, Türkiye’de eğitimde ideoloji, değerler eğitimi ve milli irade arasında dikkat çekici bir ilişki olduğunu ifade ederek, “Endoktrinasyonun makbul vatandaşı inşa etme yönü dikkat çekmektedir. Pek çok ülkede eğitim makbul vatandaşını imal etmede önemli bir enstrüman olarak kullanılır. II. Mahmut döneminde zorunlu eğitimle, temel eğitimin kitlelere yayılması ve tebaanın temel fen ve dini ilimlerde belli bir seviyeye getirilmesi amaçlanmıştır. Daha sonra bu süreç, bireylerin biçimlendirilmesi hedeflenerek gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde eğitim sisteminin şekillenmesinde genel olarak ülkenin siyasi atmosferi belirleyici olmuştur. Eğitimde yanlış verilen bir bilgi tolere edilebilir, ancak ideolojik işgale maruz kalmış zihinlerdeki deformasyon baki kalır” diye konuştu.
Eğitim, toplumu biçimlendirme, toplumsal dinamikleri güçlendirme ya da çökertmede kullanılan bir araç olduğu kadar, istihbarat faaliyetinin bir türü olarak da karşımıza çıktığını belirten Yalçın, “Eğitime yönelik istihbarat ile amaçlanan yöntem, bir milletin geleceğe dönük hedeflerinin anlaşılması ve bu hedefleri başka bir ülkenin kendi milli çıkarları doğrultusunda yönlendirmesidir. Eğitim-Bir-Sen olarak ‘Gecikmiş Bir Reform: Müfredatın Demokratikleşmesi’ isimli bir rapor yayınladık. MEB müfredata ilişkin topluma bir çağrıda bulundu. Biz de alanında uzman 50 akademisyen ve 300 öğretmenle müfredatı inceledik ve önerilerimizi paylaştık. Daha sonra ABD elçiliğinden arayarak bizden bir randevu istediler. Bizi bir risk olarak görmüş olmaları muhtemel ki daha sonra başka bir ülkenin büyükelçiliğinden görüşmek istediler, bizlere cihat kavramı ve evrim teorisine ilişkin göndermelerimizden çok rahatsız olmuşlardı. ABD büyükelçiliğinin müfredat raporumuza ilgisi boşuna değil. Eğitim sistemindeki etkilerinin kırılmasını istemiyorlar” şeklinde konuştu.
Cumhuriyet tarihi boyunca, yaşanan dönemin siyasi atmosferine paralel olarak eğitim anlayışında, hak ve ödev arasında gidiş gelişlerin yaşandığını belirten Yalçın, milli iradenin güçlendiği zamanlarda ideolojik eğitimin zayıfladığını, milli irade etkisizleştirildiğinde ise ideolojik eğitimin öne çıktığını vurguladı.
Milletin değer ve yönelişinin dışında bir ideolojiye dayalı olarak kurulan sistemlerde devlet-millet çatışmasının yaşanmasının kaçınılmaz olduğunun altını çizen Yalçın, konuşmasını şöyle tamamladı: “Tek parti döneminde laik seküler devlet ideolojisine uygun makbul vatandaş imali için eğitim sisteminde ödev anlayışı öne çıkmıştır. Eğitim sistemi adeta ‘milli öğütüm sistemi’ olarak tek tip insan imal etme üzerine kurgulanmış ve endoktrinasyon dozu yoğunlaşmıştır. Devlet millet için değil, millet devlet için görüldüğünden eğitim, milleti devlete uygun hale getirmenin aracı haline gelmiştir. 1945’e kadar süren Tek Parti döneminde, 1960 Darbesi, 1971 Muhtırası, 1980 Darbesi ve 28 Şubat 1997 Darbesi’ne kadar eğitime ideolojik misyonlar yüklenmiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son zamanlarda yaptığı konuşmalarda eğitim meselesine özel önem vermeye başlamış ve açık bir şekilde eğitimin altyapısında gerçekleştirilen iyileştirmelerin eğitim müfredatı ve içeriğinde gerçekleştirilemediğini dile getirmiştir. Türkiye eğitim sistemindeki ana sorun, belli bir ideolojinin varlığından ziyade, söz konusu ideolojinin tek tip insan yetiştirmeyi marifet bilmesi ve toplumdaki bütün eleştirilere rağmen bu ideolojiye körü körüne bağlılığı tesis etmeye çalışmasıdır.”
MEMUR-SEN