Memur Sen:Uluslararası Emek Konfederasyonu’ndan (ILC) “Savaşa Hayır; Yaşasın İnsanlık” Bildirisi

memursen

Uluslararası Emek Konfederasyonu’ndan (ILC) “Savaşa Hayır; Yaşasın İnsanlık” Bildirisi

20 Kasım 2024, Çarşamba

25 ülkeden 33 konfederasyonu bünyesinde barındıran ve 25 milyon emekçiyi temsil eden, Yönetim Kurulu Başkanlığını ise Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın üstlendiği Türkiye merkezli Uluslararası Emek Konfederasyonu (International Labour Confederation-ILC), “Savaşa Hayır; Yaşasın İnsanlık” başlıklı bir bildiri yayınladı.

Bildiride, Siyonist İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırım, Ukrayna-Rusya savaşı ve bölgemizdeki diğer çatışmalı alanlara ve “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü”ne vurgu yapılırken, “Onun için çocuklarımız başta olmak üzere bütün masumlar için Uluslararası Emek Konfederasyonu olarak bütün insanlığa çağrımızdır. İnsan canı kutsaldır. İnsanı aşağılayan hiçbir rejim, hiçbir sistem makbul değildir. Diğer taraftan savaşlar, hiç kimseye uzak değildir. Onun için acilen, aklı da merkeze alarak, savaşı durduracak bir dayanışma hattı oluşturulmalıdır” denildi.

ILC Yönetim Kurulu İmzasıyla Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanan “SAVAŞA HAYIR; YAŞASIN İNSANLIK” başlıklı bildiride şu ifadelere yer verildi:

“İnsanlık, tarihin en zor dönemeçlerinin birinden geçiyor. Ekonomik ve siyasi krizlerle birlikte özellikle sistemli şiddetin bir tezahürü olan savaşlar, bizzat, insanı ve onun ürettiği değerleri yok etmektedir. Filistin, Lübnan, Suriye ve Ukrayna gibi bazı bölgelerde yoğunlaşsa da dünyanın neredeyse üçte birinden fazla bölgesi sistemli şiddet ve savaşın etkisi altındadır. Korkarız ki, dünyanın şu anki yaşadığı kriz ve özellikle İsrail’in gerçekleştirdiği soykırıma karşı en hafif ifadesiyle gözlerini kapayarak ikircikli tavır takınan ülkeler de göz önünde bulundurulduğunda bu durum genişleyecek gibi duruyor.

Bugün Filistin’de İsrail tarafından tam anlamıyla bir jenosit suçu işlenmektedir. Apartheid Siyonist rejim, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridinde çoğunluğu 18 binden fazla çocuk ve 12 binden fazla kadın olmak üzere 45 bine yakın sivil insanı katletmiş, insanlığın ortak mekânı olan ibadethaneler, okullar, hastaneler başta olmak üzere yerleşim yerlerini yerle bir etmiştir. Siyonistler, bir zamanlar kendilerine soykırım yapanların da desteğini alarak; o vahşet günlerinde kendilerine kucak açmış bir halka bugün soykırımla karşılık veriyor olmaları tarihin en trajik yerinde durmaktadır. Tam yüz yıldır deyim yerindeyse emperyalist strateji gereği yerleştirildikleri bu bölgede tedrici olarak şiddet üreten, katliam yapan ve yerleşimci terörü uygulayanların, son kertede, bugüne kadar üretilmiş insanlık değerlerine saldırdığı gerçeği de ortadadır.

Yine bu süreç içerisinde bütün hak ve özgürlüklerin temeli olan yaşam hakkının yanı sıra çalışma özgürlüğü ve sendika özgürlüğünün de ihlal edildiği gözlemlenmektedir. İsrail’de çalışan Gazzeli emekçilerin, Nürnberg Yasaları’nın mantığını andıran surette bir anda “yasa dışı insan” ilan edilerek alıkonulduğu, ağır işkencelere maruz bırakıldığı ve işkence esnasında bir kısmının hayatını kaybettiği bilinmektedir.

Siyasetçilerin dillerine yansıdığı şekilde, özellikle Filistinlileri “insansı hayvanlarla savaşıyoruz” diyerek aşağılayan İsrail, evet, insanlığın ortak düşmanı ırkçılığı merkeze alan bir şiddet üretirken… BM güvenlik konseyinde kalkan bir elle koruma altına alınıyor, geçen bir yıl süresince ABD tarafından 23 milyar dolar askeri ve silah yardımı ile destekleniyor. ABD’li siyasetçiler, Netanyahu’nun savaş suçlarını gündeme alan Uluslararası Adalet Divanı’nı tehdit ederek, soykırıma aleni olarak destek olduklarını ortaya koyuyorlar. Bütün bunlar, uluslararası hukukun ve insanlığın ortak değeri olan insan haklarının tartışılmasına yol açarken, katliamlar da tüm hızıyla devam ediyor.

Emperyalizm tarafından desteklenen ırkçı Siyonist rejim kirli stratejilerinin ikinci ayağı olarak Lübnan’ı ve Suriye’yi doğrudan hedef almaktadır. İsrail’in saldırıları durdurulmazsa, korkarız ki şiddet ilk önce bölgeyi sonra da bütün küreyi etkileyecek boyutlara ulaşacaktır. Çünkü, Ukrayna-Rusya savaşında yaşanan son gelişmeler de dikkate alınacak olursa ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır.

Ve şu anda idrak ettiğimiz “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü” münasebetiyle bir gerçeğin altını burada bir kere daha çizmek istiyoruz: Maalesef savaşlar ilk olarak dünyamızın ruhu olan masumiyeti yok ediyor. Kimilerinin çocuk ölümlerini istatistik hanesine yazarak sıradanlaştırdığı bir dünyaya hatırlatmak isteriz ki “her çocuğun ölümü arzı, dünyayı titretir.”

Onun için çocuklarımız başta olmak üzere bütün masumlar için Uluslararası Emek Konfederasyonu olarak bütün insanlığa çağrımızdır: İnsan canı kutsaldır. İnsanı aşağılayan hiçbir rejim, hiçbir sistem makbul değildir.

Diğer taraftan savaşlar, hiç kimseye uzak değildir. Onun için acilen, aklı da merkeze alarak, savaşı durduracak bir dayanışma hattı oluşturulmalıdır. Üçüncü olarak, bizzat sorunun parçası haline gelen uluslararası kurumlar bir an önce reforme edilmeli, katılımcı bir şekilde daha etkin müdahale aygıtına dönüştürülmeli. Dördüncü olarak da, emperyalizmin oluşturduğu düzene karşı daha adil bir dünyanın kurulması savaşların tek panzehiridir. Onun için emperyalizmin değil emeğin sesi yükselmelidir.”

MEMUR-SEN